19 Nisan 2012 Perşembe


AŞIK VEYSEL

Aşık Veysel Şatıroğlu, 1894 yılında Sivas’ ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya gelmiş. 21 Mart 1973’ de Sivrialan Köyünde evinde hayata gözlerini yummuştur.
Çocukluğunda geçirdiği çiçek hastalığı nedeni ile gözlerini kaybetmiş. Aşık Veysel hastalığını şöyle anlatıyor. “ O günler çiçek, felaket halinde bir salgındı. Yalnız ben olsam neyse… Kardeşlerimde aynı şekilde.. Ben babamın beşinci çocuğuyum. Ali isminde bir de ağabeyim vardı, sizlere ömür.. Diğer erkek kardeşlerim yanarak ölmüş iki ablam bir de küçük kardeşim de yine çiçekten ölmüşler. Bunların ölümüne benim aklım yetmiyor. Anam anlatırdı… 

İçlerinden yalnız ben kurtarmışım fakat gözlerimi kaybettikten sonra. Ne olacak köyde bakımsızlık, cahillik, fakirlik.”
Gözlerini kaybettikten sonra babası Ahmet, Aşık Veysel’ e oyalansın diye bir saz alır. Kendi kendine çalmaya çalışan Aşık Veysel’ e bağlama çalmayı Çamşıh’ lı Ali Ağa öğretir. Önceleri başka ozanların, aşıkların eserlerini çalan Aşık Veysel’ e; Nahiye Müdürü Ali Rıza Bey’ in Cumhuriyetin 10. Yılı için bir destan hazırlayıp bayramda nahiyede okumasını istemesiyle kendi eserlerini çalıp söylemeye başlar.
Ahmet Kutsi Tecer’ in yardımları ile gazete ve dergilerde şiirleri yayınlanmaya başlar. Şehir şehir dolaşmaya başlar. Aşık Veysel bir anısında “ İstanbul’ da tramvaya bindik gidiyorduk. Ayakta kaldığımızı gören bir genç hemen yerini bize ter etti. Oturduk. Bunu gören yaşlıca bir kadın gence çıkışmaya başladı: zamane işte böyle diyordu; bir alim, bir hoca olsa yerlerinden bile kımıldamazlar. Bunlar kim ki yer veriyorsun? Sazcı değil mi? Saz çalıncaya kadar dilenseler ne var? Taş atmaya daha çok devam edecekti ama bereket durakta indi de dilinden kurtardık.”
O dönemler için sanat ve sanatçıya verilen önemi ne kadar da güzel anlatmış.
Aşık Veysel, ilk olarak Mecnunun Leylamı Gördüm, sonrasında da Atatürk’ e Ağıt plaklarını doldurur ki ikisi de çok tutar. Bir röportjında Kara Toprak eserinin en beğendiği şiiri olduğunu söyleyen Aşık için toprağın önemi ayrıdır. Küçüklüğünden itibaren toprakla uğraşmış belki de en yakın dost olarak toprağı görmüştür. Her eserinden ayrı bir yaşanmışlık vardır.
İki kapılı bir han derken dünya ile ahreti anlatmış, emeklerim zay eyledi sel benim derken selin tarlasına verdiği zararı anlatmış, dünyada tükenmez murat var imiş derken ölümlü dünyayı anlatmış…
Türkiye Büyük Millet Meclisi Aşık Veysel’ in önemini biraz da olsa anlamış, 1965 yılında özel bir kanunla Aşık Veysel’ e, “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden ötürü” 500 lira aylık bağlamıştır.
 Aşık Veysel ile ilgili her türlü bilgiye internetten ulaşabilirsiniz, ancak acaba kaçımız öldüğü ve bugün müze olan evini ziyaret ettik? Gerçi gittiğinizde kapısı kapalı olabilir! Zile basıp kapıyı açmalarını beklemeniz gerekir. Almanya, Avusturya, İngiltere vb halk ozanlarına sahip çıkar ve onların anılarını yaşatırken bizim devletimiz sadece kapıya müze yazısı asmış o kadar…
Avusturya Mozart demektir. Düşünün Mozart’ ın mezarı bile kayıptır ama müzesi vardır. Şehirde Mozart logolu her türlü ürüne ulaşabilirsiniz. İnsanlar Mozart’ ın müzesini görmek için giderler Avusturya’ ya, biz ise öldüğü eve ulaşacak yolları bile yapmaktan aciziz. Diyeceksiniz ki Mozart’ ı dünya tanıyor. Aşık Veysel’ in evine gittiğinizde illa ki yabancı bir turistle karşılaşırsınız ve fotoğraflara baktığınızda İngiltere’ den bile gelmiş Aşık Veysel fotoğrafları bulursunuz.
Arjantin’ li Ricardo Moyano bile ülkemize geldiğinde Aşık Veysel’ i fark etmiş Kara Toprak adlı eserinden çok etkilenerek gitar için düzenlemesini yapmış da biz daha fark edememişiz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder