AŞIK VEYSEL
Aşık Veysel Şatıroğlu, 1894
yılında Sivas’ ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya gelmiş. 21
Mart 1973’ de Sivrialan Köyünde evinde hayata gözlerini yummuştur.
Çocukluğunda geçirdiği çiçek
hastalığı nedeni ile gözlerini kaybetmiş. Aşık Veysel hastalığını şöyle
anlatıyor. “ O günler çiçek, felaket halinde bir salgındı. Yalnız ben olsam
neyse… Kardeşlerimde aynı şekilde.. Ben babamın beşinci çocuğuyum. Ali isminde bir
de ağabeyim vardı, sizlere ömür.. Diğer erkek kardeşlerim yanarak ölmüş iki
ablam bir de küçük kardeşim de yine çiçekten ölmüşler. Bunların ölümüne benim
aklım yetmiyor. Anam anlatırdı…
İçlerinden yalnız ben kurtarmışım fakat
gözlerimi kaybettikten sonra. Ne olacak köyde bakımsızlık, cahillik, fakirlik.”
Gözlerini kaybettikten sonra
babası Ahmet, Aşık Veysel’ e oyalansın diye bir saz alır. Kendi kendine çalmaya
çalışan Aşık Veysel’ e bağlama çalmayı Çamşıh’ lı Ali Ağa öğretir. Önceleri
başka ozanların, aşıkların eserlerini çalan Aşık Veysel’ e; Nahiye Müdürü Ali
Rıza Bey’ in Cumhuriyetin 10. Yılı için bir destan hazırlayıp bayramda nahiyede
okumasını istemesiyle kendi eserlerini çalıp söylemeye başlar.
Ahmet Kutsi Tecer’ in yardımları
ile gazete ve dergilerde şiirleri yayınlanmaya başlar. Şehir şehir dolaşmaya
başlar. Aşık Veysel bir anısında “ İstanbul’ da tramvaya bindik gidiyorduk.
Ayakta kaldığımızı gören bir genç hemen yerini bize ter etti. Oturduk. Bunu
gören yaşlıca bir kadın gence çıkışmaya başladı: zamane işte böyle diyordu; bir
alim, bir hoca olsa yerlerinden bile kımıldamazlar. Bunlar kim ki yer
veriyorsun? Sazcı değil mi? Saz çalıncaya kadar dilenseler ne var? Taş atmaya
daha çok devam edecekti ama bereket durakta indi de dilinden kurtardık.”
O dönemler için sanat ve
sanatçıya verilen önemi ne kadar da güzel anlatmış.
Aşık Veysel, ilk olarak Mecnunun
Leylamı Gördüm, sonrasında da Atatürk’ e Ağıt plaklarını doldurur ki ikisi de
çok tutar. Bir röportjında Kara Toprak eserinin en beğendiği şiiri olduğunu
söyleyen Aşık için toprağın önemi ayrıdır. Küçüklüğünden itibaren toprakla
uğraşmış belki de en yakın dost olarak toprağı görmüştür. Her eserinden ayrı
bir yaşanmışlık vardır.
İki kapılı bir han derken dünya
ile ahreti anlatmış, emeklerim zay eyledi sel benim derken selin tarlasına
verdiği zararı anlatmış, dünyada tükenmez murat var imiş derken ölümlü dünyayı
anlatmış…
Türkiye Büyük Millet Meclisi Aşık
Veysel’ in önemini biraz da olsa anlamış, 1965 yılında özel bir kanunla Aşık
Veysel’ e, “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden ötürü” 500
lira aylık bağlamıştır.
Aşık Veysel ile ilgili her türlü bilgiye
internetten ulaşabilirsiniz, ancak acaba kaçımız öldüğü ve bugün müze olan
evini ziyaret ettik? Gerçi gittiğinizde kapısı kapalı olabilir! Zile basıp
kapıyı açmalarını beklemeniz gerekir. Almanya, Avusturya, İngiltere vb halk
ozanlarına sahip çıkar ve onların anılarını yaşatırken bizim devletimiz sadece
kapıya müze yazısı asmış o kadar…
Avusturya Mozart demektir.
Düşünün Mozart’ ın mezarı bile kayıptır ama müzesi vardır. Şehirde Mozart
logolu her türlü ürüne ulaşabilirsiniz. İnsanlar Mozart’ ın müzesini görmek
için giderler Avusturya’ ya, biz ise öldüğü eve ulaşacak yolları bile yapmaktan
aciziz. Diyeceksiniz ki Mozart’ ı dünya tanıyor. Aşık Veysel’ in evine
gittiğinizde illa ki yabancı bir turistle karşılaşırsınız ve fotoğraflara
baktığınızda İngiltere’ den bile gelmiş Aşık Veysel fotoğrafları bulursunuz.
Arjantin’ li Ricardo Moyano bile
ülkemize geldiğinde Aşık Veysel’ i fark etmiş Kara Toprak adlı eserinden çok
etkilenerek gitar için düzenlemesini yapmış da biz daha fark edememişiz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder