“Geleneksel Türk Müziğinde Makam”
Geleneksel Türk Müziğinin tarihi incelendiğinde, Türklerin geniş bir coğrafyaya sahip olması bu sebeple de birçok kültür ile etkileşimi Türk müziğini etkileyen en belirgin özelliklerden biri olmuştur. “Orta Asya’da göçebe hayat sürerken, komşu Çin, Moğol ve Hint müzikleriyle, Batı Asya’da Fars müziğiyle karşılaşan Türkler, İslamiyet’in kabulünden sonra, Arap ve Farslarla birlikte birtakım yeni müzik oluşumları meydana getirmişler, göçlerle Ortadoğu müzik kültürlerine güçlü Asyalı dinamikler kazandırmışlardır. Türklerin birçok müzik kültürünün harmanlandığı bir yer olan Anadolu’da yerleşmelerinden sonra Selçuklu döneminde çevre müzikleriyle etkileşimler devam etmiş ve daha sonraki Osmanlı döneminde özellikle Balkanlarda büyük müzik sentezlenmeleri yaşanarak, İstanbul her yerden müzikçilerin akın ettiği, Doğu’nun en büyük müzik merkezi haline gelmiştir.”[1] Bu kültür etkileşimlerinin Geleneksel Türk müziğine yansımasını, Türk Müziği nazariyatında günümüze kadar yer almış olan makam isimlerinde de görmek mümkündür.
Makam Tanımı
Müzikologlara Göre Makam tanımı
“Kâzım Uz,"Bir takım şart-ı mahsus tahtında mazbut olub silsile-i esvât-ı mûsikiyenin bir kısmı mahdudunda icra edilen nagâmât-ı muayyeneye denür" diyerek makamı, "bazı özel şartlara bağlı olarak müzik sesleri zincirinin belli bir kısmında icra edilen belli nağmeler" şeklinde tanımlamıştır (Uz, 1964: 43).
Rauf Yekta'ya göre makam, bir oluş tarzıdır, kendisini teşkil eden çeşitli nisbetlerle ve aralıkların düzenlenmesiyle vasfını belli eden musiki skalasının hususi bir şeklidir. Yekta ayrıca, bir makamda bulunması gereken ve onun ruhu, hayatı denilebilecek şu altı esaslı şartı bildirmiştir: 1.Teşkil edici unsurlar, 2. Ambitus (vüs'at-genişlik), 3. Başlangıç, 4. Güçlü, 5. Karar Perdesi, 6. Seyir ve Tam Karar (Yekta, 1986: 67).
Araştırmacı Yılmaz Öztuna, makamı, "bir durak ile bir güçlünün etrafında, onlara bağlı olarak bir araya gelmiş seslerin umumî heyeti" şeklinde tanımlamaktadır (Öztuna, 1990: 16).
Gültekin Oransay'ın makam tanımı ise şöyledir: "Belirli bir yada birkaç aşıt üzerinde belirli bir gidiş (seyir)" (Uz, 1964: 43).
Dr. Suphi Ezgi, Nazari ve Amelî Türk Musikisi adlı eserinde makamı şu şekilde tarif etmektedir: "Diziler makamların birer yüzü ve ilkel birer şekilleridir. Makam ise, durak ve güçlü denilen nağmelerle dizinin diğer sesleri arasındaki ilişki bakımından seslerin icrasıdır. Bir dizinin durak ve güçlü sesleri makamda en mühim sesler olup, bunlar diğerlerini kendilerine çekerler. Bir makamın icrası sırasında duraktan güçlüye ve güçlüden durağa melodik bir seyir vardır. Bunun gibi güçlüden tiz durağa ve ondan güçlüye melodik bir hareket meydana gelir. Makamlarda bir başlangıç, bir seyir, bir de karar mevcuttur." (Ezgi, 1933: 48-49).
H. Sadettin Arel tarafından yapılan tanım ise şöyledir: "Dizide veya melodide seslerin durak ve güçlü ile ilişkisinden dogan özellige «makam» denilir. şu halde makam bir durakla bir güçlünün etrafında bunlara bağlı olarak toplanmış seslerin genel durumudur." (Arel, 1991: s. 32).
M. Ekrem Karadeniz, Türk Musikisinin Nazariye ve Esasları isimli eserinde, makamı şöyle tanımlamıştır: "Türk Müziğinde belli aralıklarla birbirine uyan seslerden kurulu bir gam içerisinde özel bir seyir kuralı olan müzik cümlelerinin meydana getirdiği çeşniye makam denir." (Karadeniz, ?: 64).
Besteci ve araştırmacı Yalçın Tura'ya göre makam, belli perdelerden ve belli aralıklardan meydana gelen belli cinsler üzerinde, belli noktalardan (veya sahalardan) başlamak, belli sahalarda, belli istikametlerde gezinmek, belli perdelerde duralamak (asma karar) ve belli bir perdede karar vermek suretiyle ortaya konan ezgi kalıbıdır. (Tura, 1988: 140-141).
İsmail Hakkı Özkan, "Türk Musikisi Nazariyatı ve Usûlleri" adlı kitabında makamı, "bir dizide, durak ve güçlü arasındaki ilişkiyi belirtecek şekilde, nağmeler meydana getirerek gezinmek" şeklinde tanımlamaktadır (Özkan, 1984: 93).
Karl L. Signell, büyük ölçüde, usûl ve makam gibi iki karmaşık sisteme dayanan Klasik Türk Müziğinde, makam sistemini, bir müzik parçasında melodik kısmı gerçekleştiren besteleme kuralları takımı olarak ele almaktadır (Signell, 1986: 16).”[2]
“Makam temeline bağlı bütün musiki geleneklerinde olduğu gibi Osmanlı musikisinde de makam en önemli kavramdır. Bir çırpıda tanımlanabilecek basit bir kavram değildir makam. Özellikle Osmanlı-Türk musikisinde son derecede karmaşık bir olgudur. Bu karmaşıklık makamın yapısında yer alan unsurların çeşitliliği ile değişkenliğinden kaynaklanır. Makamın ne olduğunu anlayabilmek için, ilkin, bir makamın kuramsal tanımı ile uygulamadaki asıl kimliğini birbirinden ayırmak gerekir. Kuram kitaplarındaki makam tanımları ile o makamların uygulamadaki biçimi / biçimleri arasında birçok farklılık bulunabilir. Gerçi her kuramsal tanım bir genelleştirme, bir sınırlandırma getirir, ama bunun ötesinde, söz konusu farklılıkların bir bölümü kuramın henüz fark edemediği yahut kavramlaştıramadığı icra biçimleri olabilir. Makam musikisinde kuram bilgisi makama ilişkin genel bir fikir veren bir ön çerçevedir sadece; bir çıkış noktası olarak önemlidir bu. Oysa asıl kimliğini uygulamada gösteren makam musikisi her şeyden önce beste ve icra seviyesinde oluşan bir musiki türüdür.
Makam, kuramsal olarak, ilkin bir “dizi” ile, yani o makamı oluşturan ana seslerle tanımlanır. Ancak, uygulamada çok kere o seslerin oluşturduğu ses alanı dışına çıkılır; dizinin tiz ve pest taraflarından genişleme şekilleri de dizi kavramı içinde düşünülebilir. Makamların genel olarak gerek tiz, gerek pest yönlerdeki genişlemelerde aynı sesleri kullandığı söylenebilirse de, bir makamın birden fazla genişleme şekli olduğu da bir gerçektir. Bu yüzden, genişlemeler her zaman simetrik değildir; bir başka deyişle, birinci sekizlideki seslerle ikinci sekizlideki sesler her zaman çakışmaz. Makam musikisinin bir özelliği sayılması gereken bu durum başlangıçta verilen dizinin bozulması demektir.”[3]
Makamlar
“Musikimizde 500 civarında makam yapılmış olup ancak bunlardan pek azı günümüzde kullanılmaktadır. Bazı makamlarımız çok az işlendiğinden, bazıları da yapılarının ağırlığından dolayı günümüze kadar ulaşamamıştır. Türk Musikisinde kullanılan makamlar 3 ana başlıkta toplanır.
A) Basit Makamlar
B) Göçürülmüş Makamlar ( Şed Makamlar )
C) Birleşik Makamlar ( Mürekkep Makamlar )
Basit Makamlar
Bir tam dörtlü ve bir tam beşliden meydana gelen dizileri vardır. Bu makamlarda güçlü, dörtlü ve beşlinin birleştiği yerde bulunur. 13 tane Basit Makam vardır. Bunlar;
1) Çargâh Makamı
2) Buselik Makamı
3) Rast Makamı
4) Uşşak Makamı
5) Hicaz Makamı
6) Uzzal Makamı
7) Hümayun Makamı
8) Zirgüleli Hicaz Makamı
9) Neva Makamı
10) Hüseyni Makamı
11) Karcığar Makamı
12) Basit Suzinak Makamı
13) Kürdi Makamı”[4]
Makam İsimlerinin Oluşumu
Acem; “Acem kelimesinin sözlük anlamı Arap olmayan, İranlı demektir (Steingass, 1975:837). Acem, kelimesine XV. yüzyıla ait en eski Türkçe müzik yazmalarından beri rastlanılmaktadır (Kırşehirli: 10b), (Hızır: 117a), (Seydî: 13a). Acem, ayrıca, Acemaşiran, Acem-buselik, Acem-kürdî, Acem-Irak, Acem-uşşak, Acem ba zirkeşîde, Hicazı Acem, Nevrûz-ı Acem, Uzzâl-acem, Yegâh-ı Acemî gibi bir çok terim içerisinde de kullanılmıştır.
Arap; Arap kelimesi, Abdülkadir Merâgî (1360-1435), Ladikli Mehmed Çelebî (15. yüzyıl) gibi yazarların eserlerinde Nevrûz-ı Arab gibi terimler içerisinde görülmektedir. (Merâgî, 65), (Ladikli, 80b). Farsçada Arap kelimesi’nin çoğulu olan Arabân kelimesi de Nevrûz-ı Arab, Arabân, Arabân-bûselik, Arabân-nigâr, Arabân-ı cedîd, Arabânkürdî, Bayâtî-arabân, Bayâtî-arabân-bûselik, Bayâtî-arabân-kürdî gibi
terimler içerisinde kullanılmıştır.
Frenk; Frenk, Osmanlıların Avrupalılara, özellikle Fransızlara verdikleri addır (Eren,1988: 515). Frenkçîn, Frengî fer usûl adları içerisinde görülen kelime, Osmanlıların Avrupa’da ilerleyişleri ile birlikte Fransa’yla gelişen ilişkiler sonucunda Geleneksel Türk Sanat Müziği’ne girmiştir.
Hint; Hint kelimesi Geleneksel Türk Sanat Müziği’nde sık görülen bir kelime olmayıp, Devri Hindî olarak bilinen usûl adı içerisinde kullanılmıştır. Hafız Post (1630-1694’un derlemiş olduğu güfte mecmuasındaki eserlerden Devr-i Hindî usûlünün XVII. Yüzyılda kullanılmakta olduğu anlaşılmaktadır (Wright, 1992: 283).
Kürt; Kürdî kelimesi hem perde hem de makam adı olarak XVIII. yüzyıldan itibaren, Hafız Post (1630-1694) tarafından düzenlenen Güfte Mecmuası, Esseyid Mehmed Emin tarafından XVIII. yüzyıl başlarında yazıldığı tahmin edilen Kavâid-i Nağme-i Perde-i Tanbur, Abdülbâkî Nâsır Dede tarafından yazılan, Tedkik u Tahkîk (1794), gibi eserlerde sıklıkla kullanılmıştır. (Wright 1992: 149), (Abdülbâkî: 15b) (Kavâid: 48b). Kürdî kelimesi, Acem-kürdî, Arabân-kürdî, Bayâtî-arabân-kürdî, Gerdaniye-kürdî, Hicâzkâr-kürdî/Kürdîlihicâzkâr, Hisâr-kürdî, Hüseynî-kürdî, Kürdî-aşirân, Kürdîli Çargâh, Nevâ-kürdî, Zemzeme-kürdî gibi çok sayıda makam adı içerisinde yer almıştır.
Rum; Romalı, Arap ilinden başka olan kimse, Anadolu, Osmanlı gibi sözlük anlamları olan Rum kelimesi (Devellioğlu, 1990: 1078) en eski Türkçe müzik yazmalarından beri Nevrûz-ı Rûmî, Nihavend-i Rûmî, Zirefkend-i Rûmî gibi makam adları içerisinde görülmektedir (Hızır: 120a).
Türk; Geleneksel Türk Sanat Müziği’nde Türk kelimesine, Türkî hicâz/Hicâz-ı Türkî, Türkî darb, Türkî asl, Türkî asl-ı sagîr, Türkî hafîf, Türkî serî gibi makam ve usûl adları içerisinde en eski Türkçe müzik yazmalarından itibaren rastlanılmaktadır (Kırşehirli: 10b, 13b).”[5]
Hicaz Makamı; “Kelime anlamı ile Arabistan’daki bir ilin adıdır. İlk defa 14.yy. da Urmevi’nin eserlerinde rastlanılmaktadır
Nihavent Makamı; Kelime anlamı İran’da Luristan Eyaletinde Hamedan’ın güneyinde tarihi bir şehrin adıdır. İlk defa II. Mehmet’e ait eserlerde görülmektedir.
Hüzzam Makamı; Kelime anlamı koyu hüzün anlamındadır. İlk defa Kantemur’a ait eserlerde rastlanmaktadır.
Kürdîlihicazkâr Makamı; İlk defa 1855 yılında Hacı Arif Bey tarafından kullanılmıştır. En çok şarkı formundaki eserlerde kullanılır.
Rast Makamı; Farsça doğru dosdoğru ve gerçek anlamındadır. İlk defa 14.yy da Safiyüddün Abdülmümin’in eserlerinde rastlanılmaktadır.
Uşşak Makamı; Arapça, âşıklar anlamına gelmektedir. İlk defa 14. yy.da Safiyüddün Abdülmümin’in eserlerinde rastlanılmaktadır.
Hüseyni Makamı; Hüseyin’e ait anlamındadır. İlk defa 14.yy. da Safiyüddün Abdülmümin’in eserlerinde rastlanılmaktadır.
Muhayyer Makamı; Serbest, takdir ve beğenişe kalan anlamındadır. İlk defa 14.yy. da II. Mehmet’e ait eserlerde görülmektedir.
Mahur Makamı; Hindistan’ın Haydarabat Nizamlığında bir şehrin adıdır. İlk defa 14.yy. da II. Mehmet’e ait eserlerde görülmektedir.
Hicazkâr Makamı; Zarafet ve hayal gücü anlamına gelmektedir. 18.yy.’ın ikinci yarısında Abdulbaki Nasır Dede’de rastlanılmaktadır.
Karcığar Makamı; Türkçe, yırtıcı kuş anlamına gelmektedir. İlk defa 15.yy. da Kırşehirli Nizamoğlu Yusuf’a ait kuramlarda rastlanılmaktadır.
Süznak Makamı; Yakıcı anlamındadır. 1785 yılında tahminen Vardokosta Seyfi Ahmet Ağa’ya ait eserlerde rastlanılmaktadır.
Muhayyer Kürdi Makamı; İlk defa 19.yy da Müezzinbaşı Rıfat tarafından bulunduğu ve II. Mahmut’a ait eserlerde görülmektedir.
Acem Kürdi Makamı; İlk defa Kavaidi Tanbur adlı yayında rastlanılmaktadır.
Basit Makamların Seyri
Bûselik Makamı
“a. Durak: Dügâh perdesidir
b. Seyir: İnici – çıkıcıdır
c. Dizi: Yerinde bir Buselik Beşlisine, Hüseyni perdesi üzerinde Kürdi veya Hicaz Dörtlüsünün eklenmesiyle meydana gelir.
d. Güçlü: Hüseyni perdesidir
e. Yeden: Nim Zirgüle perdesidir
f. Donanım: Donanıma hiçbir işaret konulmaz.
İnici – çıkıcı seyre sahip olan makam dizileri genellikle güçlü sesi civarından seyre baslar. Buselik Makamının seyrine de orta seslerden başlanır. Yerinde Buselik beşlisinin seslerinde dolaşılarak güçlü sesi olan Hüseyni perdesinde kalış yapılır. Güçlü üzerinde bulunan Kürdi veya Hicaz dörtlüsünün seslerinde dolaşılır. Tekrar Hüseyni perdesinde asma karar gösterilir. Çârgâh perdesi üzerinde Nikriz’li olarak da kalış yapılabilir. Tekrar Buselik beşlisinin seslerine dönülür. Yedeni olan Nim Zirgüle perdesi de gösterilerek Dügâh perdesinde karar verilir.[6]”
Arel-Dr. Ezgi Okulunda:
“Birinci dizi, pest tarafta [yerinde] bir bûselik beşlisine tiz tarafta [hüseynî perdesinde] bir hicaz dörtlüsünün birleşmesinden husule gelmiştir:
İkinci dizi, pest tarafta [yerinde] bir bûselik beşlisine tiz tarafta [hüseyni perdesinde] bir kürdî dörtlüsünün iltihakından [katılmasından] vücut bulmuştur.
Bûselik makamı sâittir. Her iki dizide dahi güçlü sesi beşinci (hüseynî-mi)'dir. Birinci bûselik dizisinin yeden nağmesi olan ( nim şehnaz — bakiyye diyezli sol ) kuvvetli bir karar hissini vermektedir. Makam, evvelâ bûselik beşlisinde ya güçlü veya üçüncü ve yahut durak nağmelerinden başlar, bûselik beşlisinde seyrettikten sonra o nağmelerde muvakkat bir karar yapar ve bazen da tizdeki kürdî veya hicaz dörtlüsünde dahi gezinip avdetle durakta kalır.
Çârgâh dizisinin altıncı sesinden itibaren tize doğru kendi mevkiinde yazılacak olan ikinci bûselik dizisinin nağmeleri tamamı ile çârgâh dizisinde mevcut olduğu için bûselik dizisinin donanımında hiç bir tağyir [değiştirme] işaretine hacet yoktur. Nihayetinde hicaz dörtlüsü bulunan birinci bûselik dizisinde yedinci nağmeye vaz'ı lâzım [konulması gereği] bakiyye diyezini de lahin arasında notaya ilâve etmekle iktifa ederiz.
17. yy’ dan itibaren günümüze ulaşabilmiş eserlere baktığımızda sözlü eserlerin zemin ve terennümleri ile peşrevlerin l. hane ve mülazimelerinde Hicaz dörtlüsünün kullanılmadığını ve dolayısı ile Hicaz çeşnisinin bulunmadığını görebiliriz. Bu açıdan bakıldığında Arel – Dr. Ezgi Okulunun Buselik tanımında eksiklik olduğunu söyleyebiliriz.
Sistemci Okulda:
“Sistemci okulda Ebûselik ve Ebiselik adı ile de bilinen Bûselik makamının çok eski bir tarihi vardır. Sistemci okul kurucuları ve onları yakından takip eden Kutbüddin, Hızır bin Abdullah, Bedr-i Dilşâd ve Lâdikli Mehmed Çelebi, bugün bizim tanıdığımız Bûselik makamını başka bir isimle biliyorlardı. Bu okulun Bûselik ismini verdiği makamın dizisi şöyle idi:
Bu dizi, bir müddet, Bûselik adıyla kullanılmış, II. Bayezid Han devrinde Lâdikli Mehmed Çelebi (? -1500) tarafından makamın adı Kürdî olarak değiştirilmiş ve bu ad bir değişikliğe uğramadan bugüne kadar gelmiştir. Peki, bu arada Ebûselik ne olmuştur?
Bugün Bûselik dizisi olarak bildiğimiz ve kullandığımız diziye sistemci okul Neva veya Nirizi adlarını takmışlardı. Bu dizi eski Bûselik dizisi ile beraber, atalarımızın çok eskiden beri tanıdığı makamlardı. Sistemci okulun kurucularından Abdülkadir Merâgî, Câmi'ü'l-Elhân ve Makasıdü'l-Elhân kitaplarında, Türk ve Moğolların Uşşak
(o zamanki dizisi Kürdîli Çargâh) makamı ile bu iki makamı bildiklerini ve kullandıklarını ifade etmektedir. Neva veya Nirizi makamı II. Bayezid devri musikicilerinden olan Lâdikli Mehmed Çelebi'ye kadar gelmiş, Mehmed Çelebi Zeynü'l-Elhân'ında Neva veya Nirizi isimlerini bu makamdan silerek Bûselik adını verdiği yeni bir makama çevirmiştir ve makam artık bu isimle bilinmektedir.
Sistemci okul kurucularının Bûselik veya Ebûselik makamı ise Kürdî makamı olarak literatürde yerini almıştır.
Lâdikli Mehmed Çelebi'nin yaptığı bu değişiklikten sonra IV. Sultan Murad Han dönemine gelinceye kadar geçen zaman içinde Bûselikten bestelenen eserler maalesef elimizde bulunmadığı için, bu devirde bestelenen eserleri tetkik etmek imkânından mahrum bulunuyoruz.
IV. Sultan Murad Han'dan bugüne gelinceye kadar geçen devrelerde bestelenen Bûselik eserlerin de bazılarının kaybolduğu bir gerçektir. Elimizde olan klasik formdaki eserler fazla değildir. Ne var ki, musikicilerimizin Bûselik makamı hakkındaki görüş ve duyuşlarını devir devir bize iletmeleri büyük önem kazanmaktadır. Bu itibarla, en eski eserlerden başlayarak bir sıra takip ettiğimizde, Buseliğin geçirmiş olduğu değişimleri anlayabilmekteyiz.”[7]
Çârgâh Makamı
“a. Durak: Çârgâh perdesidir
b. Seyir: Çıkıcıdır
c. Dizi: Yerinde bir Çârgâh Beşlisine, Gerdaniye üzerinde bir Çârgâh dörtlüsünün
eklenmesiyle meydana gelir.
d. Güçlü: Gerdaniye perdesidir
e. Yeden: Buselik perdesidir
f. Donanım: Donanıma hiçbir işaret konulmaz.
Çârgâh Makamı, çıkıcı bir diziye sahip olduğundan, seyre genellikle durak sesi civarından başlanır. Çârgâh beşlisinin seslerinde dolaşılarak güçlü olan Gerdaniye perdesinde kalış yapılır. Güçlü üzerinde bulunan Çârgâh dörtlüsünün seslerine geçilerek tiz durağa kadar çıkılır. Tekrar güçlü perdesine inilerek asma karar gösterilir. Yerinde Çârgâh beşlisinin sesleri kullanılarak Çârgâh perdesinde karar verilir.
Arel-Dr. Ezgi Okulunda:
Esasi ve tabii dizi, Çârgâh makamı.
(Terminolojimize Çargâh olarak geçmiş makam ismini, Arel ve Dr. Ezgi kitaplarında "Çârgâh" olarak zikretmektedir. Kastedilen Çargâh kelimesidir.)
İstimal etmekte olduğumuz mütenevvi [çeşitli] dizilerimizi yazmak için, onlardan birisinin esası ve tabii dizi itibar edilmesi lâzımdır. Çünkü tabii dizinin işaretsiz yazılacak olan seslerine mukabil, diğer diziler nağmelerinin tahriri [yazılması] tanini, büyük mücennep, küçük mücennep, bakiye, fazla aralıklarının birbiriyle cemi [birleştirilmesi] veya yekdiğerinden tarhı ile [çıkartılmasıyla] mümkün olmaktadır.[8]”
Sistemci Okulda:
“Sistemci okulda, şubelerden sayılan Çargâh cinsi, üç sesten oluşan bir dörtlü olarak tespit edilmiştir.
Perdeleri, Rast, Dügâh, Segâh ve Çargâhtır. Bu cins, bugün bizim Rast dörtlümüzdür. Sistemci okulun ilk dönemlerinde Çargâh bir makam niteliğini taşımamaktadır. Şubeler arasında görülerek, diğer bazı makamların terkip edilmelerinde kullanılmaktadır.
Hızır bin Abdullah'ta Çargâhın tarifini bulamıyoruz. Çağdaşı olan Bedr-i Dil-şâd'da ise, nazım yolu ile, "Çargâh evinden âgâz ile rast evinde karar ide" diye tarif edilmektedir.
Kürdi Makamı
“III. Sultan Murad zamanında yazılmış olan Kitâb-ı Mûsikî ve Edvâr-ı Makâmât'da Kürdî adına rastlanmıyor. Şu halde makâmın Kürdî adını daha sonra almış olması icap eder. Buna mukabil bu iki kitapta ve Zeyn'ül-Elhân'da bu makâmı Ebî-Selîk veya Ebû-Selîk makâmı olarak görmekteyiz. Lâdikli Mehmet Çelebi döneminde Ebu-Selîk adı Kürdî olarak değiştirilmiştir.
“a. Durak: Dügâh perdesidir
b. Seyir: Çıkıcıdır
c. Dizi: Yerinde Kürdi Dörtlüsüne, Neva perdesi üzerinde bir Buselik Beşlisinin eklenmesiyle meydana gelir.
d. Güçlü: Neva perdesidir
e. Yeden: Rast perdesidir
f. Donanım: Si küçük mücennep bemol
Kürdi makamı, ağır yapılı bir makam olduğu için az kullanılmış makamlardan biridir. Makamın seyrine genellikle Kürdi dörtlüsü sesleriyle başlanır. Neva perdesinde asma kalış yapılır. Sonra dizinin üst tarafında bulunan Buselik beşlisinin seslerine geçilir. Tiz duraktan aşağıya inilirken Neva'da Hicaz yapılabilir. Güçlüde tekrar kalış yapıldıktan sonra Kürdi dörtlüsünün sesleriyle Dügâh perdesinde karar verilir.[9]”
“Kürdî dizisi mülayimdir. Pestten tize doğru seslerinin isimleri, dügâh, kürdî, çârgah, neva, hüseynî, acem, gerdaniye, muhayyerdir; nota isimleri ise, la, küçük mücennep bemollü si, do, re, mi, fa, sol, la, dır. Kürdî dizisi pest tarafta bir kürdî dörtlüsüne, tiz tarafta bir buselik beşlisinin birleşmesinden teşekkül etmiştir. Kürdî makamı sâittir. Lâkin ekseriya dizide karışık hareket eder. Güçlü nağme dördüncü derece olan (Neva-re) dir. Bunda yeden nağmesi bir taninî aralığındadır. Bununla beraber bazı bestekârlar bir küçük mücennep aralığı ile nadiren karar vermişlerdir. Makâm, kürdî dörtlüsünün ya durak ya güçlüsünden başlar, onda gezinip durak veya güçlüde muvakkat karar yapar. Sonra icap ederse bûselik beşlisinde dahi seyrederek gelir durakta kalır.[10]”
Rast Makamı
“a. Durak: Rast perdesidir
b. Seyir: Çıkıcıdır
c. Dizi: Yerinde Rast Beşlisine, Neva perdesi üzerinde bir Rast dörtlüsünün eklenmesiyle meydana gelir.
d. Güçlü: Neva perdesidir
e. Yeden: Irak perdesidir
f. Donanım: Si koma bemol, fa bakiye diyez
Çıkıcı seyre sahip olan Rast Makamının seyrine durak sesi civarından başlanır. Dizi alt taraftan genişlemiştir. Birçok kere bu genişleme seslerinden seyre başlanır. Rast beşlisinin sesleri kullanılarak güçlü sesi olan Neva perdesinde kalış yapılır. Daha sonra dizinin üst tarafında bulunan Rast dörtlüsünün seslerine geçilir. Ancak çoğunlukla çıkışta kullanılan Evç perdesi, inici nağmelerde Acem perdesi haline dönüşür. Tekrar Neva’da kalış yapılır. Yerinde Rast beşlisinin seslerine geçilerek çeşitli seslerde (özellikle Segâh perdesinde) asma kalışlar yapılabilir. Karar, Rast beşlisinin sesleriyle Rast perdesinde ve genellikle yedenli olarak yapılır.[11]”
Arel-Dr.Ezgi Sisteminde
“Rast makamında mülâyemet vahdeti çoktur. Bu makamın nağmelerinin isimleri pestten tize doğru, rast, dügâh, segah, çârigâh, neva, hüseynî, eviç, gerdaniyedir ; nota isimleri ise, sol, la, fazla bemollü si, do, re, mi, bakıyye diyezli fa, sol, dur.
Rastın dizisi cetveldeki notasında görüldüğü gibi pest tarafta tam bir rast beşlisine tiz tarafta tam bir rast dörtlüsünün inzimamından tahassul etmiştir. Güçlü nağme, beşinci (neva - re) dir. Bu makam sâittir. İptida [seyre başlama/başlangıç], ya birinci rast sesinden veya beşinci neva nağmesinden yapılıp evvelâ pest beşlide seyirden sonra ya beşinci veya birinci ve yahut üçüncü derecede muvakkat [geçici] bir karar yapar ; tiz dörtlüde dahi gezindikten sonra durakta kalır. Yedinci yeden nağmesi sâmiaya istirahat bahş [işitene rahatlık verici] bir karar hissi verir.
Sistemci okul ile Rauf Yekta Bey sisteminde ana dizi olarak tesbit ve kabul edilen Rast dizisi ve bu diziden doğan Rast makamının, sistemci okulda on iki makamdan (edvâr-ı meşhure) sayılması, bugün bile bazı musikiciler tarafından benimsenmektedir.
Safiyüddin'in Kitâbü'l-Edvâr'ı ile Mevlânâ Mübarek Şah'ın Şerhü'l-Edvârı ve Abdülkadir'in Câmi'ü'l-Elhân'ında, Rast makamı Yegâh perdesi üzerine kurulmuş ve bizim bugün Yegâh dediğimiz dizinin bir aynı olmuştur. Dizinin şeması şöyledir:
Sistemci okul kurucularından evvel de bilinen Rast makamı, o devirlerde çok kullanılan Uşşak, Beyatî, Irak, Buselik... gibi makamlarla birlikte kullanılan ve rağbet gören makamlarımızdan biri olmuştur.[12]”
Hüseyni Makamı
“a. Durak: Dügâh perdesidir
b. Seyir: İnici – çıkıcıdır
c. Dizi: Yerinde Hüseyni beşlisine, Hüseyni perdesi üzerinde bir Uşşak dörtlüsünün eklenmesiyle meydana gelir.
d. Güçlü: Hüseyni perdesidir
e. Yeden: Rast perdesidir
f. Donanım: Si koma bemol, fa bakiye diyez
Dizinin Seyri: İnici - çıkıcı seyre sahip olan Hüseyni Makamının seyrine genellikle güçlüsü olan Hüseyni perdesinden başlanır. Bu perdede ısrarlı kalışlar yapılır. Dizinin alt tarafında bulunan Hüseyni beşlisinin sesleri kullanılır. Tekrar Hüseyni perdesinde kalış gösterildikten sonra üst taraftaki Uşşak dörtlüsünün seslerine geçilir. Dizinin üst tarafına çıkarken kullanılan Evç perdesi iniş cazibesiyle Acem sesi haline gelir. ( Bu durumda Hüseyni perdesi üzerinde bir Kürdi dörtlüsü meydana gelmiş olur. ) Tekrar güçlü perdesinde asma kalış yapılarak Hüseyni beşlisinin seslerine geçilir. Çârgâh perdesinde asma kalış yapılıp Dügâh perdesinde karar verilir.[13]”
Arel-Dr.Ezgi Sisteminde:
“Hüseynî dizisi mülayimdir. Nağmelerinin pestten tize doğru isimleri, dügâh, Segâh, Çârgâh neva, hüseynî, eviç, gerdaniye, muhayyer’dir; nota adları ise, la, fazla bemollü si, do, re, mi, bakiye diyezli fa, sol, lâ'dır. Hüseynînin dizisi, pest tarafta bir hüseynî beşlisine tiz tarafta bir uşşak dörtlüsünün katılmasından tahassul etmiştir.
Hüseynî makamı sâit ve ya nazil ve ekseriya karışık olarak istimal edilmiştir. Makamda güçlü nağme beşinci derece olan ( hüseynî — mi ) dir. Sâit olduğu zaman evvelâ, pestteki hüseynî beşlisindeki durak ve ya güçlüden başlar, onda seyrederek güçlü ve ya durakta muvakkat kalır, sonra tiz taraftaki uşşak dörtlüsünde dahi gezinerek karargâhta durur ; eğer makam nazil ise tiz taraftaki uşşak dörtlüsünden başlar, güçlüde asma kalır ve sonra hüseynî beşlisi ile karargâhta durur.
Sistemci Okulda:
En eski makamlarımızdan olan Hüseynî, tarihi seyir içinde, sistemci okuldan evvel de biliniyordu. Folklorumuzda bu durum açıkça görülür. Orta Asya, Iran, Irak, Azerbaycan ve Anadolu'da halk ezgilerinde kullanılan ve çok sevilen bir makamdır. Safiyüddin Urmevî, Hüseynînin, Hüseynî Aşiran perdesine kadar indiğini görerek bu makama "Muhayyirü'l-Hüseynî" adını vermiştir. Gerçekten Hüseynî bugün kullandığımız Hüseynî Aşiran makamına benzer. Abdülkadir Merâgî ise Nevruz makamının dizisi ile Hüseynî dizisini bir tutmuştur.
II. Sultan Murad Han döneminde yetişen Hızır bin Abdullah ve Bedr-i Dilşâd, Hüseynî makamının Dügâhta karar verdiğini açıklamışlar ve bugünkü Hüseynî dizisini vermişlerdir. Bu duruma göre Safiyüddin'in vermiş olduğu şu dizi ters çevrilmiş, Hüseynî beşlisi karar perdesi olan Dügâhta bırakılmış, Uşşak dizisi ise güçlü perdesi olan Hüseynîden itibaren tize alınmış ve dizi bugünkü Hüseynî makamının dizisi olarak belirlenmiştir.[14]”
Arel – Dr. Ezgi sisteminde Hüseyni olarak alınan makam Sistemci okulda Hüseynînin Eviçli olarak kullanılması şekli ile ele alınmaktadır.
Neva Makamı
“ a. Durak: Dügâh perdesidir
b. Seyir: İnici – çıkıcıdır
c. Dizi: Yerinde Ussak dörtlüsüne, Neva perdesi üzerinde bir Rast beşlisinin eklenmesiyle meydana gelir.
d. Güçlü: Neva perdesidir
e. Yeden: Rast perdesidir
f. Donanım: Si koma bemol, fa bakiye diyez
Genellikle güçlü sesi olan Neva perdesi civarından seyre başlanır. Dizinin seslerinde gezinilerek yine güçlü sesi olan Neva perdesinde asma kalış yapılır. Ussak dörtlüsünün seslerinde dolaşılarak tekrar Neva perdesinde kalış gösterilir. Uşşak dörtlüsünün sesleri ile Dügâh perdesinde karar verilir.[15]”
Arel-Dr.Ezgi Sisteminde:
“Nevâ makamının dizisinde mülâyemet birliği vardır. Pestten tize doğru seslerinin isimlen, Dügâh, Segâh, Çargâh, Nevâ, Hüseyni, Eviç, Gerdaniye, Muhayyer'dir ; nota isimleri ise la, fazla bemollü si, do, re, mi, bakiye diyezli fa, sol, la, dır.
Nevâ makamının dizisi pest tarafta bir uşşak dörtlüsüne tiz, tarafta bir rast beşlisinin ilâvesinden husule gelmiştir.
Makam sâid ve nazil olarak ekseriya karışık bir halde kullanılmıştır. Güçlü sesi dördüncü (Nevâ-re) dir; Makam sâid olduğu zaman ya güçlü, ya durak sesinden başlar; pestteki uşşak dörtlüsünde seyrettikten sonra güçlüde muvakkat karar yapar; sonra tiz tarafta rast beşlisinde dahi gezinip gelir durakta kalır. Makam nazil bir halde olursa, güçlüden başlayarak dizinin tiz tarafındaki beşli ve pest tarafındaki dörtlüde karışık bir surette gezinen güçlüde muvakkat karar yaptıktan sonra yine dörtlü ile karargâhta durur.
Sistemci Okulda:
Sistemci okulda Nevâ makamı 12 ana makamdan birini oluşturmakta ise de, kurucular arasında bazı görüş farklarının bulunduğu anlaşılıyor.
Safiyüddin Urmevî Şerefiyesinde bugün kullandığımız Nevâ makamına Muhayyirü'l-Hüseynî adını vermiş, Nevâ diye adlandırdıkları makam ise bugün kullandığımız Buselik dizisi olmuştur.
Keza, Abdülkadir Merâgî'nin Câmi'ül-Elhân adlı meşhur kitabında da dizi yine bugün kullandığımız Buselik dizisi olarak verilmiştir.
Lâdikli Mehmed Çelebi'de ve Ali Şah'ta, Nevâ yerine Muhayyer adı geçmektedir.[16]
Uşşak Makamı
“ a. Durak: Dügâh perdesidir
b. Seyir: Çıkıcıdır
c. Dizi: Yerinde Ussak dörtlüsüne, Neva perdesi üzerinde Buselik beşlisinin eklenmesiyle meydana gelir.
d. Güçlü: Neva perdesidir
e. Yeden: Rast perdesidir
f. Donanım: Si koma bemol
Çıkıcı diziye sahip olduğundan seyre durak perdesi civarından başlanır. Uşşak dörtlüsünün seslerinde dolaşılarak güçlü sesi olan Neva perdesinde asma kalış yapılır. Uşşak Makamı dizisi, Yegâh perdesindeki Rast beşlisiyle genişleme yapar. Dizinin seslerinde gezindikten sonra Neva’da asma kalış yapılır. Karara gidilirken özellikle Segâh perdesinde kalış gösterilir. Uşşak dörtlüsünün sesleri kullanılarak Dügâh perdesinde karar verilir.
Arel-Dr.Ezgi Sisteminde
Uşşak dizisinde mülayim birlik vardır. Nağmelerinin isimleri pestten tize doğru dügâh, Segâh, Çârigâh, Nevâ, Hüseynî. Acem, Gerdaniye, muhayyer'dir; Nota isimleri ise pestten tize doğru la, fazla bemollu si, do, re, mi, fa, sol, la'dır.
Aşağıdaki cetvelde görülüyor ki uşşak dizisi ,pest tarafta bir uşşak tam dörtlüsüne tiz tarafta bir puselik tam beşlisinin inzimamından tevellüt etmiştir. Bu Makâm sâittir. Bünyesine göre, güçlü, dördüncü derece olan ( Nevâ - re j sesidir. İptida, ekseriya karargâh ve bazen dördüncü güçlü nağmesinden icra edilir. Pestteki uşşak dörtlüsünde kendisini gösterir,ya durak veya güçlüde muvakkat bir karar yapar. Sonra tizdeki beşlide dahi seyir ederek durakta yedenli ve yahut yedensiz kalır. Bu Makâmda yeden sesi bir taninî aralığında olan (rast-sol ) dur.
Hicaz Makamı
Hicaz denince dört ayri isimde, ortak özellikleri çok olan dört ayri basit makam anlasilir. Bu dört basit makamin yapilari birbirine çok yakin oldugundan hepsine birden “Hicaz Ailesi” denir. Bu makamlar, “Hicaz, Hümayun, Uzzal ve Zirgüleli Hicaz” dir.
a. Durak : Dügâh perdesidir
b. Seyir : İnici – çikicidir
c. Dizi : Yerinde Hicaz dörtlüsüne, Neva perdesinde Rast beşlisinin eklenmesiyle meydana gelir.
d. Güçlü : Neva perdesidir
e. Yeden : Rast perdesidir
f. Donanım : Si bakiye bemol, Fa bakiye diyez, Do bakiye diyez
İnici – çıkıcı seyre sahip olan Hicaz Makamının seyrine genellikle güçlü sesi olan Neva perdesinden başlanır. Bazen dizinin alt ve üst tarafından başlayan eserler yapılmışsa da, bu diziler de hemen orta seslere geçmişlerdir. Hicaz dörtlüsünün sesleri verilerek güçlü sesi olan Neva perdesinde kalış yapılır. Sonra dizinin üst tarafında bulunan Rast beşlisinin seslerine geçilir. Tiz duraktan güçlüye doğru inilirken genellikle Evç perdesi (Fa bakiye diyez) bekâr yapılarak Acem perdesi haline getirilir. Bu şekilde inici olarak Neva’da bir Buselik beşlisi meydana gelmiş olur. Güçlü sesi olan Neva perdesinde kalış gösterilerek, Hicaz dörtlüsünde gezinilir. Dügâh perdesinde karar verilir.[17]”
Arel-Dr.Ezgi Sisteminde:
“Hicaz Makamı mülayimdir. Seslerin isimleri pestten tize doğru ; dügâh, dik kürdî, nim hicaz, neva, hüseynî, eviç, gerdaniye, muhayyerdir; nota isimleri ise, la, bakiye bemollü si, bakiye diyezlisi do, re, mi, bakiye diyezli fa, sol, la, dır.
Hicaz makamının dizisi, pest tarafta bir hicaz beşlisine tiz tarafta bir uşşak dörtlüsünün iltihakından müşekkeldir.
Makam sâit ve nazil olarak karışık bir halde kullanılmıştır. Güçlü beşinci derece olan (hüseynî-mi) nağmesidir. Onda yeden sesi ile durak nağmesi aralığı bir taninîdir. Makam bazen duraktan ve bazen güçlüden başlar. Duraktan başladığına göre hicaz beşlisinde seyrederek ya durakta ve yahut güçlüde asma kalır ve sonra uşşak dörtlüsünde de gezinerek hicaz beşlisi ile karargâhta durur.
Sistemci Okulda:
Safiyüddin Urmevî, Şerefiye'sinde Hicaz dörtlüsü ve beşlisini şu sözcüklerle ifade ediyor:
a) Cins-i nâzım-ı gayri muntazam-ı eşkâl
b) Cins-i nâzım-ı gayri muntazam-ı ahad
Mülayim olmayan, iyi düzenlenmemiş bir cinsin şekilleri olarak anlatabileceğimiz bu iki küçük dizinin, Safiyüddin'de başka bir adına rastlamıyoruz. Bu suretle, Safiyüddin'de Hicazîyi gösteren küçük dizilere henüz Hicaz adının verilmemiş olduğunu anlıyoruz.
(a) ile gösterilen cins bugünkü Hicaz dörtlüsünün, (b) ile gösterilen cins de, bugünkü Uzzâl beşlisinin karşılığı olarak kabul edilebilir.
Bir sekizli olarak Hicazî dizisine gelince, Safiyüddin'de ebced notası ile verilmiş ve 12 makamdan biri olarak gösterilmiştir. Bu diziyi Mevlânâ Mübarek Şah Şerhü'l-Edvâr'unda, Abdülkadir de Câmi'ü'l-Elhân'ında aynen göstermişlerdir.
Hümayun Makamaı
“Hicaz denince dört ayrı isimde, ortak özellikleri çok olan dört ayrı basit makam anlaşılır. Bu dört basit makamın yapıları birbirine çok yakin olduğundan hepsine birden “Hicaz Ailesi” denir. Bu makamlar, “Hicaz, Hümayun, Uzzal ve Zirgüleli Hicaz” dır. Simdi Hümayun Makamını inceleyelim.
a. Durak: Dügâh perdesidir
b. Seyir: İnici – çıkıcıdır
c. Dizi: Yerinde Hicaz dörtlüsüne, Neva perdesinde Buselik beşlisinin eklenmesiyle meydana gelir.
d. Güçlü: Neva perdesidir
e. Yeden: Rast perdesidir
f. Donanım: Si bakiye bemol, Do bakiye diyez
İnici – çıkıcı seyre sahip olan Hümayun Makamının seyrine de Hicaz Makamında olduğu gibi genellikle güçlü sesi olan Neva perdesinden başlanır. Dizinin seslerinde gezinilerek güçlü sesi olan Neva perdesinde asma kalış yapılır. Sonra dizinin üst tarafında bulunan Buselik beşlisinin seslerine geçilir. Hicaz Makamı gibi fazla genişleme seslerinin kullanılmadığı Hümayun Makamı dizisi, üst taraftan Buselik beşlisi olarak genişleme yapar. İnici seslerin gelişine göre Acem perdesi bazen (Fa bakiye diyez) alarak Evç perdesi olur. Bu şekilde Neva’da bir Rast beşlisi meydana gelmiş olur. Tekrar Güçlü sesi olan Neva perdesinde kalış gösterilerek, Hicaz dörtlüsünde gezinilir. Dügâh perdesinde karar verilir.[19]”
Arel-Dr.Ezgi Sisteminde:
“Hicazı hümayun makamı gizli mütenafirdir. Onun nağmeleri pestten tize doğru dügâh, dik kürdî, nim hicaz, neva, hüseynî, acem, gerdaniye, muhayyer'dir. Bu seslerin nota İsimleri, la, bakiye bemollü si, bakiye diyezli do, re, mi, fa, sol, la'dır.
Hümayunun dizisi, aşağıdaki cetvelde görüldüğü gibi, pest tarafta bir hicaz dörtlüsüne tiz tarafta bir buselik beşlisinin katılmasından teşekkül etmiştir. Bu makam sâit, nazil müstameldir. Güçlü nağmesi dördüncü derece olan (neva - re) dır. Onun yeden sesi, durak nağmesi ile bir tanini üstündedir. Makam, ya durak veyahut güçlü seslerinden başlar; pest taraftaki hicaz dörtlüsünde seyredip güçlüde veya durakta muvakkat bir karar yaptıktan sonra buselik beşlisinde dahi gezinerek hicaz dörtlüsü ile durakta kalır.
Sistemci Okulda:
Hicaz ailesinin bir türü olan Hicaz Hümayun makamının, sistemci okulun kurucularının kitaplarında ebced notası ile şemasını buluyoruz. Ancak, bu şematik tablo, bugün bizim bildiğimiz ve icra ettiğimiz Hicaz Hümayun makamına benzerlik göstermiyor. Bunun yanında bir diğer Hümayun dizisi daha veriliyor. Şimdi bu dizileri tetkik edelim:
Bu dizilerden biri, Abdülkadir’ de 24 şube içinde bulunan, eksik olan ve yedi sesten oluşan bir dizidir. Bugünkü Hümayun makamına hiçbir benzerliği yoktur.
Rast dörtlüsüne, tizde bir (Nevruz) Uşşak dörtlüsünün katılmasıyla meydana getirilmiştir. Eksik bir dizidir. Ancak sistemci okulda bu dizi Hümayun dizisi olarak tanıtılıyordu.
Yine sistemci okulda, bu diziye benzer bir dizi daha verilmekte idi. Bu dizi ise, bugün bildiğimiz Hümayun makamına daha yakın bir özellik taşımakta idi.
Bugün kullandığımız Hümayun dizisi ile karşılaştırdığımızda, bu dizide Segâh perdesinin kullanılmasından başka bir farka tesadüf etmemekteyiz.
Uzzal Makamı
Hicaz denince dört ayrı isimde, ortak özellikleri çok olan dört ayrı basit makam anlaşılır. Bu dört basit makamın yapıları birbirine çok yakin olduğundan hepsine birden “Hicaz Ailesi” denir. Bu makamlar, “Hicaz, Hümayun, Uzzal ve Zirgüleli Hicaz” dır. Simdi Uzzal Makamını inceleyelim.
a. Durak: Dügâh perdesidir
b. Seyir: İnici – çıkıcıdır
c. Dizi: Yerinde Hicaz beşlisine, Hüseyni perdesinde Ussak dörtlüsünün eklenmesiyle meydana gelir.
d. Güçlü: Hüseyni perdesidir
e. Yeden: Rast perdesidir
f. Donanım: Si bakiye bemol, Fa bakiye diyez, Do bakiye diyez
İnici – çıkıcı seyre sahip olan Uzzal Makamının seyrine genellikle güçlü sesi olan Hüseyni perdesinden başlanır. Dizinin seslerinde gezinilir. Ussak dörtlüsünün sesleri belirtilerek güçlü sesi olan Hüseyni perdesinde kalış yapılır. Dizinin seslerinde tekrar dolaşılarak özellikle inici nağmelerde Evç perdesi (Fa bakiye diyez) bekâr yapılarak Acem perdesi haline getirilir. Dizinin alt tarafında bulunan Hicaz beşlisinin sesleri kullanılarak, Dügâh perdesinde karar verilir.[20]”
Arel-Dr.Ezgi Siteminde:
“Uzzâl makamı, mülayimdir. Dizisi hicazınkinin aynidir ve lâkin dizinin bünyesi pest tarafta bir hicaz dörtlüsüne tiz tarafta bir rast beşlisinin inzimam etmesinden husul bulmuştur
Uzzâl sait ve nazil bir tarzda karışık olarak istimal edilmiştir. Güçlü dördüncü (neva — re ) sesidir. Güçlüden veya karargâhtan başlayan makam dördüncü derecede muvakkat bir karar yapar ve hicaz dörtlüsü ile durakta kalır.
Sistemci Okulda:
Sistemci okul müzikologları, Uzzâl dizisinin bir beşli ile başladığını açıkça ifade etmişlerdir. Sistemci okuldaki Uzzâl beşlisinin tetkikinden anlaşılacağı üzere, Dügâhtan başlayıp Hüseynîye kadar devam eden beşli içinde Dik Kürdî perdesinin bulunmadığını, yine Segâh perdesi bulunduğunu görmekteyiz. Sistemci okulda Hicazı ana makamı ile Uzzâl şubesi arasında bir yakınlık görülmemektedir.
Sistemci okulun tanıdığı Hicazî dizisi ile Uzzâl dizisi bugün kullanılmayan veya değiştirilerek kullanılan diziler arasındadır. Zaman içinde bazı dizilerdeki aralıkların orantıları değiştirilerek, eski durumlarından çıkarılmışlar ve bugünün anlamına uygun duruma getirilmişlerdir, işte, Hicaz ailesini teşkil eden Hicaz ve Uzzâl makamlarının dizileri de yapılan bu değişiklikler içindedir.
Zirgüleli Hicaz Makamı
Hicaz denince dört ayrı isimde, ortak özellikleri çok olan dört ayrı basit makam anlaşılır. Bu dört basit makamın yapıları birbirine çok yakin olduğundan hepsine birden “Hicaz Ailesi” denir. Bu makamlar, “Hicaz, Hümayun, Uzzal ve Zirgüleli Hicaz” dır. Simdi Zirgüleli Hicaz Makamını inceleyelim.
a. Durak: Dügâh perdesidir
b. Seyir: İnici – çıkıcıdır
c. Dizi: Yerinde Hicaz beşlisine, Hüseyni perdesinde Hicaz dörtlüsünün eklenmesiyle meydana gelir.
d. Güçlü: Hüseyni perdesidir
e. Yeden: Nim Zirgüle perdesidir
f. Donanım: Si bakiye bemol, Do bakiye diyez
Dizinin Seyri: Zirgüleli Hicaz Makamı, özellikle yeden perdesinin değişik olması nedeniyle diğer Hicaz Ailesi Makamlardan farklıdır. İnici – çıkıcı seyre sahip olan Zirgüleli Hicaz Makamının seyrine orta seslerden başlanarak, dizinin seslerinde gezinilir. Güçlü sesi olan Hüseyni perdesinde kalış yapılır. Dizinin üst tarafında bulunan Hicaz dörtlüsünün seslerinde dolaşılır. Tekrar güçlü perdesinde kalış gösterilerek Hicaz beşlisinin sesleri ile özellikle yedeni olan Nim Zürgüle perdesi de belirtilerek Dügâh perdesinde karar verilir.[21]”
Arel-Dr.Ezgi Sisteminde:
Zirgüleli HİCAZ veya hicaz zirgüle makamı mülayimdir. Onun sesleri pestten tize doğru dügâh, dik kürdî, nim hicaz, neva, hüseynî, dik acem, şehnaz, muhayyerdir. Nota isimleri la, bakiye bemollü si, bakiye diyezli do, re, mi, fazla diyezli fa, bakiye diyezli sol'dur.
Dizisi, pest tarafta bir hicaz beşlisine tiz tarafta bir hicaz dörtlüsünün ilâvesinden tahassül etmiştir.
Sistemci Okulda:
(Zirgüle veya Zengûle)
Sistemci okulun kurucuları Safiyüddin ve Abdülkadir'de, ana makamlar (edvâr-ı meşhûre) arasında sayılan Zengûle makamı, daha sonraki devirlerde eski şöhretini ve etkisini kaybetmiş ve çok az kullanılan bir makam olmuştur. Hatta bugün unutulan makamlar arasına girmiş diyebiliriz ve yine bu sebeplerle elimizde az eserleri bulunmaktadır.
Aynı nazari sistemin yine 12 ana makam arasında gördüğü Hicaz ile dizi itibarile arasındaki fark Zengûledeki Buselik perdesinin, Hicazîde Segâha dönüşmüş olmasıdır.[22]”
Suzinak Makamı
“Zirgülesiz ve Zirgüleli olarak iki türü bulunan Sûzinâk makamı III. Sultan Selim Han döneminin bir buluşudur.
Tarihi kayıtlar bize Sûzinâki bulanın adını vermiyor ise de, elimizde bulunan eserlerden anladığımıza göre, aynı dönemin üç büyük bestekârından biri tarafından bulunmuş olacağı işaretini veriyor. Bu üç bestekâr Seyyid Ahmet Ağa (1728-1794), Abdülhalim Ağa (1720-1814), ve Küçük Mehmet Ağa'dır (?-1800).
Her üç bestekârın Sûzinâkten olan besteleri arasında bir ayrım yapmak, zaman yönünden birinin evvel, diğerinin sonra bestelemiş olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir. Ancak, yine bu bestekârlar tarafından bestelenen Sûzinâk eserlerde, Zirgüle kullanılmadığı görülüyor.
Zirgüle kullanılması kısa bir süre sonra başlamaktadır.
a. Durak: Rast perdesidir
b. Seyir: İnici – çıkıcıdır
c. Dizi: Yerinde Rast beşlisine, Neva perdesinde Hicaz dörtlüsünün eklenmesiyle meydana gelir.
d. Güçlü: Neva perdesidir
e. Yeden: Irak perdesidir
f. Donanım: Si koma bemol, Mi bakiye bemol, Fa bakiye diyez
İnici – çıkıcı seyre sahip olan Basit Suzinak Makamının seyrine güçlü sesi olan Neva perdesinden başlanır. Orta seslerde dolaşılarak Neva perdesinde asma kalış yapılır. Ağır yapılı bir makam olduğundan genişleme sesleri fazlaca kullanılmaz. Ancak kendi dizisi içerisinde bazı seslerde kalışlar yapılarak başka diziler meydana getirilir. Rast beşlisinin sesleri kullanılarak Rast perdesinde karar verilir.[23]”
Arel-Dr.Ezgi Sisteminde:
“Bu makamın dizisi mülayimdir. Pestten tize doğru nağmelerinin adları Rast, Dügâh, Segâh, Çârgâh, Nevâ, Hisar, Eviç, Gerdâniye'dir; Nota isimleri ise sol, la, fazla bemollü si, do, re, bakiye bemollü mi, bakiye diyezli fa, sol'dur.
Sûzinâk dizisi pest tarafta bir rast beşlisine tiz tarafta bir hicaz dörtlüsünün ilâvesinden doğmuştur.
Makam sâit ve nazil olarak karışık bir surette kullanılmıştır. Güçlü ses besinci (Nevâ-re) dir. Makam ekseriya güçlüden baslar, Hicaz dörtlüsü ile rast beşlisinde karışık bir surette gezinerek Nevâda asına kalır ve sonra yine dizide seyrederek durakta karar eder.
Karcığar Makamı
a. Durak: Dügâh perdesidir
b. Seyir: İnici – çıkıcıdır
c. Dizi: Yerinde Ussak dörtlüsüne, Neva perdesinde Hicaz beşlisinin eklenmesiyle meydana gelir.
d. Güçlü: Neva perdesidir
e. Yeden: Rast perdesidir
f. Donanım: Si koma bemol, Mi bakiye bemol, Fa bakiye diyez
Seyre, güçlüsü olan Neva perdesi civarından başlanır. Dizinin muhtelif seslerinde dolaşılarak Neva perdesinde asma kalış yapılır. (Ancak Karcığar makamının karakteristik asma kalış perdesi Çârgâh perdesi olduğundan genellikle Çârgâh’ta asma kalış yapılır.) Bu şekilde kalış, Nikriz beşlisi adını alır. Dizinin seslerinde dolaşılarak Uşşak dörtlüsünün sesleri kullanılır ve Dügâh perdesinde karar verilir.[24]”
“Karcığarın dizisi gizli mütenafirdir; sesleri pestten tize doğru Dügâh, Segâh. Çârgâh, Nevâ, Hisar, Eviç Gerdaniye, Muhayyerdir, nota isimleri la, fazla bemollü si, do, re, bakiye bemollü mi, bakiye diyezli fa, sol, la 'dır.
Karcığar dizisi pest tarafta bir uşşak dörtlüsüne tiz tarafta bir hicaz beşlisinin inzimamından doğmuştur.
Makam, karışık bir halde istimal edilmiştir. Güçlü ses, dördüncü derece olan (Nevâ - re) dır. Ekseriya güçlüden başlar, dörtlü ve beşlide karışık bir surette seyirden sonra güçlüde muvakkat kalır. Sonra tekrar beşli ve dörtlüde gezinip durakta karar eder. Bazen nazil bir halde tiz duraktan başlar ve güçlüde muvakkat kaldıktan sonra uşşak dörtlüsü ile kalır.
Sistemci Okulda:
Karcığar, sistemci okulda, makam, âvâze ve şubeler içinde gösterilmemiştir. Ama, sistemci okul kurucuları ve Lâdikli Mehmet Çelebi, Karcığarın dizisini kitaplarında ayrıca göstermeyi de ihmal etmemişlerdir.
Dr. Ezgi, Safiyüddin Urmevî'nin Şerefiye adlı kitabından aldığı Karcığar dizisini şöyle göstermektedir:
Hızır bin Abdullah ve Bedr-i Dilşâd, kitaplarında Karcığarı Uşşak dörtlüsü olarak göstermişlerdir.
Türk Müziğinde Makam ve Ayak Kavramları
Ayak Kavramı
“Halk müziğimizin makamlarını tanımlama amacı güden yerel, yaygın terim”(SAY, 2002, s.49). Bu kavram Türk Halk Müziğinde dizileri adlandırmak için öne sürülmüş, ancak günümüz müzikologları tarafından yetersiz görülen bir kavramdır. Zira bir ayak, birçok makama karşılık olarak gösterilmiş ve müziğimizde birçok karmaşaya yol açmıştır. Örneğin; aynı duyumlara sahip iki dizi Halk müziğimizde ve Sanat müziğimizde farklı adlarla adlandırılmıştır.”[25]
Makam Kavramı
“Bir durak veya güçlü sesi çevresinde oluşan seslerin seyri, akışı.(SAY, 2002,s.331). Sanat Müziğimizde sadece dizilerin oluşmasıyla değil, dizilerin seyri, güçlü sesi ve seyir içerisinde yapılan ama kalışların bütünü olarak ta adlandırabiliriz. Makam kavramı, ayak kavramına göre daha sistematik bir yapı içerisindedir. Zira sanat müziğinin geneline baktığımızda halk müziğine göre daha sistematik bir yapıda olduğunu görmekteyiz.
TÜRK HALK MÜZİĞİNDE AYAK KAVRAMINA KARŞILIK GELEN MAKAM DİZİLERİ
Kerem Ayağı ve çeşitleri(yanık, kesik, kandilli, Yahyalı, düz kerem)
|
Garip ayağı
|
Müstezad
(karasevda, katip)
|
Misket
|
Kalenderi
(derbeder)
|
Uşşak
Beyati
Neva
Tahir
Hüseyni Gülizar Muhayyer Karcığar
Bayati-Araban
|
Hicaz
Humayun
Uzzal
Zirgüle
Şehnaz
Şedaraban
Suzidil
Hicazkâr
|
Rast
Nikriz
Mahur
Nihavend
Acemaşiran
Zavil
Sultaniyegah
Ferahfeza
Hisar-Buselik
Buselik
Şehnaz-Buselik
|
Segâh
Müstear
Eviç
Irak
Hüzzam
Ferahnak
|
Saba
Dügah
Bestenigar
|
Yukarıdaki tabloda ayak kavramına karşılık gelen makam dizilerinin isimleri verilmiştir. Ayak kavramı, dizilerin isimlendirilmesin yeterli olmadığı için birçok türkünün dizisi belirtilmemiştir. Örneğin; yukarıda kürdi ve aşıtı olan makamlar görülememektedir. Ancak kürdi ve aşıtı makamlarda(muhayyer kürdi, kürdîlihicazkâr) hemen her yörede yazılmış birçok türkümüz vardır. Özellikle bozlaklar bu makamlarda yazılmıştır.”[26]
Sonuç
Genel olarak görüldüğü üzere Türk Müziğinde makamların doğuşu Türk tarihi ve bulunduğu coğrafi konum nedeniyle göçebe toplumların kültürleri ile etkileşimi makam isimlerinin oluşumunda büyük rol oynamaktadır.
“ On yedinci yüzyılda daha sade bir yapıda görünen makamlar onsekizinci yüzyılın ortalarından itibaren yeni çeşniler ve seyirlerle zenginleşmiş, yeni diziler kazanmıştır. Bu uygulamalar belirli ölçüler içinde yenilik arayan daha sonraki kuşakların eski makamlara katkıları olarak görülmelidir. Üç yüzyıl öncesinin eserleri ile yirminci yüzyıl başlarında bestelenmiş eserlerin yapıları arasındaki çok belirgin farklılıklar makamların daha “basit” yapılardan daha “bileşik” ve karmaşık yapılara doğru evirildiğini göstermektedir.”[27]
Her ne kadar Halk müziğimizdeki ayak anlayışını Sanat müziğimizdeki makam kavramının karşılığı olarak görmeye çalışsak ta aralarındaki seyir, dizi gibi farklılıklar açıkça göze çarpmaktadır. Bu bakımdan ele alındığında makam kavramının Halk müziğindeki adı, ayak terimidir demek yetersiz kalmaktadır.
Sanat müziğimizde kullanılan basit makamları ele aldığımızda kimi müzikologa göre 12, kimisine göre 13 ve hatta 14 tane basit makam tanımı ile karşılaşmaktayız. Bu durum günümüzde hala müzik bilimciler tarafından tartışılan bir konu durumundadır. Ancak genel anlamda günümüzde kullanılan basit makamlarının dizilerinin kullanılış biçiminden yola çıkarak; Buselik, Çârgâh, Kürdi, Rast, Neva, Uzzâl, Zirgüleli Hicaz, Suzinak, Karcığar makamlarının Arel - Ezgi sistemine göre, Hüseyni, Uşşak, Hicaz, Hümayun makamlarının da Sistemci okul yapısına göre yoğunlukla kullanıldığını sonucuna varabiliriz.
KAYNAKÇA
1988, Türk Musikisinin Meseleleri, Istanbul, Pan Uz, K.
1964, Musiki Istýlâhatı, Ankara, Küg Yayını Wehr H.
1986, Türk Musikisi, Çev. Orhan Nasuhioglu, Istanbul, Pan
PELİKOĞLU, M. Can,2009, Atatürk Üniversitesi GSF Müzik Bilimleri Bölümü, Basılmamış Ders Notu
CAN, M. Cihat- LENEVDOĞLU, N. Oya, Geleneksel Türk Sanat Müziği Terminolojisinde Çok Kültürlü Unsurlar, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt 22, Sayı 3 (2002) 239-245
Say, A, (2005), Müzik Sözlüğü, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, ANKARA
http://inleyennagmeler.com
http://wowturkey.com.tr
www.muzikfakultesi.com
www.turkmusikisi.com
[1] G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt 22, Sayı 3 (2002) 239-245
[2] geleneksel-türk-sanat-muziginde-makam-ve-seyir. Html, Prof. Dr. M. Cihat Can
[3] Osmanlı Türk Musikisinde Makam Kavramı, Bülent Aksoy
[4] http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=39602
[5] M. Cihat CAN. G.Ü Gazi Eğitim Fak. Güzel Sanatlar Eğitimi Böl, Müzik Öğretmenliği Anabilim Dalı
Ankara-TÜRKİYE
[6] http://wowturkey.com.tr
[7] Yakup Fikret Kutluğ, Türk Musikisinde Makamlar, Sayfa :152-153-154, YKY 2000, İstanbul
[9] http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=39602&start=10
[10] Yakup Fikret Kutluğ, Türk Musikisinde Makamlar, Sayfa :152-153-154, YKY 2000, İstanbul
[11] http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=39602&start=10
[12] Yakup Fikret Kutluğ, Türk Musikisinde Makamlar, Sayfa :152-153-154, YKY 2000, İstanbul
[13] http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=39602&start=10
[14] Yakup Fikret Kutluğ, Türk Musikisinde Makamlar, Sayfa :152-153-154, YKY 2000, İstanbul
[15] http://wowturkey.com.tr
[16] www.turkmusikisi.com
[17] http://wowturkey.com.tr
[18] http://inleyennagmeler.com
[19] http://wowturkey.com.tr
[20] http://wowturkey.com.tr
[21] http://wowturkey.com.tr
[22] Yakup Fikret Kutluğ, Türk Musikisinde Makamlar, Sayfa: 152-153-154, YKY 2000, İstanbul
[23] http://wowturkey.com.tr
[24] http://wowturkey.com.tr
[25] www.muzikfakultesi.com/portal/image-vp89698.html
[26] Pelikoğlu, 2009, Basılmamış Ders Notu
[27] http://wowturkey.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder