10 Nisan 2012 Salı


TÜRK MÜZİĞİNDE TERMİNOLOJİ
İlk çağlardan günümüze kadar olan süreçte müzik insan hayatının çok büyük alanında yer almıştır. Toplumu yönlendiren ve geliştiren bir güce sahiptir. Toplumun yaşam kalitesini yükseltir. Bu ilk çağlardan beri böyledir. Çünkü müzik insanlığın varoluşundan bugüne hep bir ihtiyaç olmuştur.
Günümüze kadar olan süreçte değişimlere uğrayan müzik, farklı türler ve biçimlerde insanların karşısına çıkmıştır. İlk dönemlerde insanlar müziği sanat kaygısı olmadan, tapınma,savaş ve eğlence amaçlı kullanmışlardır. Daha sonraki dönemlerde ise müzik gelişmiş ve şekillenmiştir. Bizim ülkemizde de aynı kökten gelen fakat farklı özellikler taşıyan, “Türk Halk Müziği” ve “Türk Sanat Müziği” olmak üzere iki müzik türü oluşmuştur.  İçten gelen duyguların sanat ve kural kaygısı güdülmeden müzikle ifade edilmesi ile Türk halk müziği, sanat kaygısı içinde planlanmış bir besteleme tekniği ile de Türk sanat müziği oluşturulmuştur. Bu nedenle sanat müziği ile ilgili bir terminoloji oluşmuş ancak halk müziği ile ilgili terimler hala tamamlanamamıştır.
1.Terminoloji Nedir?
Terminoloji; bir sanat kolunda, bilim dallarında veya teknik alanlarda özel olarak kullanılan terimlerin tümüdür.”[1]
Terminoloji olmadan bilimde olmaz. Türkçe, en eski yazılı belgelerden günümüze kadar oldukça değişiklik göstermiştir. Kelimelerin geçmişte ve günümüzde kullanımları birbirinden çok farklı olduğu için anlam karışıklığı ve düzensizlikler olur. Bu yüzden, Ahmet Adnan Saygun, Hüseyin Sadettin Arel, Mahmut Ragıp Gazimihal, Gültekin Oransay, Rauf Yekta Bey, Kazım Uz ve Mildan Niyazi Ayomak gibi birçok müzik insanı müzik terminolojisi çalışmalarına önem vermiş, bu alanda geniş çalışmalar yapmışlardır. 
2. Müzik Terminolojisi Nedir?
Müzik  Terminolojisi: Bireysel değerlendirmeyle uzmanlar tarafından belirlenmiş olan, yada halkın kendiliğinden türetmesi sonucunda ulusal dilde yerleşen ve bazen de uluslar arası özellik kazanabilen müzik terimleri dizgesi. Uluslar, kendi dillerinde bu terminolojiyi geliştirirler. Ancak terimlerin bir kısmı, türetme önceliği dolayısıyla uluslar arası kullanımda yerleşmiş bulunduğu için, söz konusu uluslar arası terimlerin, ulusal dildeki terimlerle karşılaştırmalı olarak bilinmesinde, öğrenilmesinde yarar vardır. 
Terimler, bir ulusal dildeki sözcük dağarının değişmesi olgusunda olduğu gibi, kuşaktan kuşağa değişen özellikte değildir. Tam tersine, yüzyıllar içinden süzülerek yerleşmiş olması bakımından ulusal dilden silinmesi, unutulması zordur. Bu nedenle halk arasında benimsenmiş olan terimler, yabancı kökenli olsa bile yerini başka bir terime bırakamaz. Bu noktada, halklar arasındaki uzun süreli kültür etkileşiminin de rol oynadığı bilinmektedir. Örneğin, ‘mızrab’ sözcüğü Arapçadır, ama aynı anlama gelen Farsça ‘taziyane’ sözcüğü dilimizde tezene olarak yerleşmiş, Türkçeleşmiştir; ayrıca ‘mızrab’ da kullanılır, ama ‘mızrap’ olarak.”[2]
3.Geleneksel Müziklerde Terminoloji Ne Anlama Gelir?
“Türkiye’de, müzik alanının öncelikli sorunlarının başında, terminoloji sorunu gelmektedir. Batı müziği ve onun tonal esaslı teorisine ait kavramların, cumhuriyet döneminde müzik alanına egemen olmaya başlamasından bu yana, geleneksel müzisyenlerin birçoğunda, geleneksel müziğe ait kavramları, Batı terminolojisiyle açıklama çabaları yoğunlaşmıştır. Bu süreç kaçınılmaz olarak, kültürel farklardan kaynaklanan estetik ve terminolojik farklılıkların, geri dönüşü olmayacak biçimde değişmesine yol açmıştır. Böyle olunca da, artık geleneksel müziğin kendine özgülüğünü belirleyen farklar ortadan kalkmış; yerel ve geleneksel müzikler, uyarlanan Batılı terminoloji nedeniyle, adeta Batı müziği kültürü ve kavramlarının bir unsuru ve hatta Doğulu bir versiyonu haline getirilmiştir. Makamsal karakterdeki bir müziğin tonsal kavramlarla açıklanmaya çalışılması, zihinlerin yanlış anlamalar ve karışıklıklarla dolmasına, düşünce dünyasının “bulanıklaşmasına” yol açmıştır.”[3]
 Batı müziği terminolojisinin Türk müziğinin ihtiyaçlarını karşılamadığı düşüncesiyle kendi ses sistemimiz ve icra özelliğine göre bir Türkçe müzik terminolojisi oluşturma çabası başlamıştır. Bu çalışmalar; Hüseyin Sadettin Arel, Suphi Ezgi ve Rauf Yekta ile başlatılmıştır. Bu çalışmalar sonucu bulunan terimlerden bazıları günümüze kadar gelmiş olmasına rağmen yeterli olmamış ve yeni çalışmalara gerek görülmüştür.
“ Cumhuriyet döneminde ise müzik terimlerinin Türkçeleştirme çalışması Mahmut Ragıp Gazimihal ve Ahmed Adnan Saygun tarafından daha kapsamlı ve sistematik bir şekilde ele alınmış ve ortaya konulan müzik terimleri 1954 yılında Türk Dil Kurumuna sunulmuştur. Bu terimler bir tanesi dışında tümüyle kabul edilmiş ve Türk Dil Kurumu tarafından yayınlanmıştır.”[4]
Ahmet Adnan Saygun ‘un yaptığı bu çalışmada terimlerden bazıları eski ve yeni isimleriyle şu şekildedir;
 Akompanye: Eşlik                                                              Kadans: Durgu
 Surdin: Kısmaç                                                                   Period: Dönem
 Tuş: Elçin                                                                            Durak: Eksen
 Developman: Gelişim                                                          Faslet: Bas sesi
 Ritim: Tartı                                                                          Pedal: Ayakçın
 Triole: Üçleme                                                                    Düole: İkileme
 Armonikler: Doğuşkanlar                                                   İnterpret: Yorum
 Suje: Konu                                                                           Unison: Sesteş  
 Alt güçlü: Alt çeken                                                            Güçlü: Çeken
 Oktavını almak: Katlamak                                                 Müzikoloji: Müzikbilim
 Türkçe müzik terminolojisi oluşturma konusunda Prof. Dr. Gültekin Oransay da Ahmet Adnan Saygun’ un çalışmalarından yararlanmış ve kendiside geniş kapsamlı çalışmalar yapmıştır.
4. Halk Müziği Ve Sanat Müziğinde Terminoloji:
İnsanlığın varoluşundan bugüne müzik hep bir ihtiyaç olmuştur ve her toplum kendine özgü müzikler yapmıştır. Tabi ki bu müzikler her açıdan birbirinden farklı olmuştur. Çünkü ilk çağlardan günümüze kadar olan dönemde ihtiyaçlar, kullanılan araçlar, düşünceler, davranışlar nasıl değişim ve gelişim gösterdiyse, müzikte zaman içinde değişme uğramıştır. İlkel toplumlarda müzik daha basit özelliklere sahipken, gelişmiş toplumlarda daha özellikli ve çeşitlidir. Bizim toplumumuzda müzik her dönemde önem görmüştür ve Türk halk müziği ve Türk sanat müziği olarak iki ana bölümde incelenmiştir.
Sanat müziği ve halk müziği aynı kökten gelmesine rağmen aralarında oluşum farklılıkları bulunmaktadır. Sanat müziğinin oluşmasında her zaman sanat kaygısı olmuş ve belirli kurallar içerisinde yapılmıştır. Bu kurallara bağlı olarak sanat müziğinde her şey isimlendirilmiştir. Fakat halk müziğinde sanat kaygısının olmaması ve insanların içten gelen duygularıyla kendilerini ifade etmeleri genel bir isimlendirme olmamasına neden olmuştur.
“19. yüzyılda dünyada folklor araştırmalarının önem kazanmasıyla yurdumuzda da halk müziği konusunda çalışmalar yapılmış ezgiler derlenmiş müzik dernekleri konservatuarlar TRT vb. kurumlarda planlı programlı bir şekilde halk müziği öğretimi başlamıştır. Günümüzde bu daha da yaygınlık kazanmış artık Türk halk müziğinin her yönden incelenerek gerekli terminolojisinin oluşturulması zorunlu hale gelmiştir.”[5]
 Türk halk müziği ve Türk sanat müziği birbirlerini birçok yönden etkileyerek gelişimlerini sürdürmüşlerdir ve  birçok bakımdan ortak özellikler göstermektedirler. Bu ortak özellikler terminolojiye de yansımıştır ve bazı kelimeler halk müziğinde ve sanat müziğinde aynı anlamda kullanılmaya başlamıştır. Fakat bu kullanımlar bazen yanlışlıklar oluşturmaktadır. Örneğin, Türk Sanat Müziğinde kullanılan ‘makam’ ve Türk Halk Müziğinde kullanılan ‘ayak’ terimi aynı anlamda kullanılmakta fakat aynı anlamı karşılamamaktadır.
Bu konuda çalışmalar yapan Doç. Dr. Sabri YENER Türk Halk Müziği eserlerinin “makam dizisi” olarak adlandırılmasını savunmuş ve “ayak” teriminin kullanılmasını uygun bulmamıştır. Sabri YENER, Türk halk müziği ezgilerini makamsal olarak incelemiştir ve aşağıdaki gibi bazı tespitlerde bulunmuştur.
“Türk halk ezgilerini makamsal açıdan incelediğimizde bazı ezgilerin çeşitli makam dizileri içinde seyrettikleri ve makamın bütün özellikleri taşıdıkları görülmektedir. (Sözgelimi, Niksarın Fidanları, Rast; Ah Gene Bugün Yaralandım, Hüseyni; İndin Yarın Bahçesine, Mahur; Çayıra Serdim Postu, Karcığar; Ben Kendimi Gülün Dibinde Buldum, Hicazkâr; Üğrünü Üğrünü Gelir Dereden, Hicaz; Atımı Bağladım Yolun Sağına, Nikriz; Yörük de Yaylasında Yaylayamadım, Zavil; Aman Doktor, Saba; Üsküdar’a Gider iken Aldı da Bir Yağmur (Kâtibim), Nihavend; Fincanı Taştan Oyarlar Beyim Aman Aman, Nişaburek makamının dizisi içinde seyreden türkülerden bazılarıdır. 
Türk halk müziğinde bazı ezgiler de makamın bütün kurallarına bağlı kalmamakla birlikte belli bir makamın dizisi içinde seyrederler (sözgelimi; Harman Yeri Sürseler Hicaz; Yangın Olur Biz Yangına Gideriz, Uşşak; Yağmur Yağar Taş Üstüne, Hüseyni makamının dizisi içinde seyreden türkülerden bazılarıdır. 
Türk halk müziğinde bazı ezgiler de makamın bütün seslerini kullanmayıp bazı sesleri içinde seyrederler. (Sözgelimi; Suda Balık Yan Gider, Uşşak; Havada Bulut Yok Bu Ne Dumandır, Hüseyni; Urfa’nın Etrafı Dumanlı Dağlar, Hicaz; Ferayidir Gızın Adı Ferayi, Nikriz;) 
Türk halk müziğinde bazı ezgiler ise, makam dizisinin seslerini kullanmakla birlikte makamın geleneksel kurallarına uymayıp birinci derece yerine dizinin başka bir derecesinde asma kararla bitiş yaparlar. (Sözgelimi; Buraya Bulutlar Oynar Oynaşır türküsü karcığar dizisinin seslerinde seyrettiği halde dizinin dördüncü derecesinde asma kararıyla bittiğinden karcığar etkisi yapmamaktadır). 
Bazı halk ezgileri kısa geçkilerle birden çok makam dizisinde seyrederler. (Sözgelimi; Menevşesi Tutam Tutam adlı Bursa türküsü hüseyni-karcığar dizilerinde seyretmektedir. 
Halk müziği başlangıçta bir makam düşüncesi ve sanat kaygısı ile yakılmadığından bazı türküler (ezgiler) seyir bakımından herhangi bir makamı tam olarak tarif etmezler. Ancak bu ezgiler belirli bir makamın, ya da aynı aileden birkaç makamın dizisi içinde seyrederler. İşte böyle durumlarda sözkonusu ezgiyi makamsal olarak tanımlamak zorlaşmaktadır. Sözgelimi; Bir Kararda Durmayalım Gel Gidelim Dosta Gönül ilahisinin ezgisi hüseyni dizisinde gezinir ancak seyir bakımından tam bir hüseyni tarifi yapmaz. Hüseyni ailesinden muhayyer, tahir, neva gibi makamların dizileri de hüseyni dizisi ile aynıdır. Seyirleri biraz farklıdır. Sözkonusu ezginin seyri tam olarak bunlardan herhangi birine de uymamakta, ancak, hüseyni ya da hüseyni ailesi makamlarının dizilerinde seyrettiği görülmektedir. Aynı şekilde Tamburam Rekaboldu ve Çiğdem Der ki Ben Alayım türküleri de hüseyni ailesi makam dizilerinde seyretmektedir. Seyir sırasında makamın dördüncü derecesi (re) bir parça önemsenmekte ise de tam olarak bir neva etkisi sezilmemektedir. Ancak sözkonusu türkülerin hüseyni ya da hüseyni ailesi makam dizisinde seyrettiği ortadadır. Buna karşılık Söğüdün Yaprağı Narindir Narin (Zeynebim) türküsü hüseyni ailesi makam dizisinde seyretmekte ve seyir özelliğinden dolayı muhayyer etkisi uyandırmaktadır. Hicaz ve hicaz ailesi makamlarda da benzer örnekler çoktur.”[6
Türk halk müziği dizilerin ifade etmede “ayak” terimi yeterli ve uygun değildir. Aynı zamanda Türk halk müziğinde bazı ezgileri makam terimi ile ifade etmekte çok doğru sayılmaz. Bu yüzden Türk halk müziği ezgilerini makam dizileri içerisinde ifade etmek en doğru yol olarak kabul edilmektedir. (hüseyni dizisi, hicaz dizisi, nikriz dizisi, saba dizisi vb.)

Sonuç olarak, halk müziği eserlerinin  “makam” olarak adlandırılmaması, ancak “ayak” teriminin hem kavram karmaşası yarattığı hem de kelime anlamı olarak halk müziği eserlerini tam olarak karşılamadığı gerekçesiyle, halk müziği eserlerinin “makam dizisi” olarak adlandırılması ve tüm eğitim kurumlarında uygulanması, kavram karmaşası konusunda çözüm olacak niteliktedir.
 Türk müziğinde sorunların çözülebilmesi, eğitimimizin daha iyi bir seviyeye ulaşması ve müziğimizin gelecek nesillere aktarılabilmesi öncelikle kavram karmaşasının sonlandırılması ile sağlanacaktır. Bu yüzden terminolojik farklılıkların kafaları karıştırması ve çözüm çalışmalarında duraksama yaratması engellenmelidir.

[2] SAY, Ahmet, Müzik Sözlüğü, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara, 2005, 367
[3]Musiki Dergisi,  http://www.musikidergisi.net/?p=388, Okan Murat Öztürk, 21.10.2009
[4]Müzik Araştırmacısı ve Folklorcü Olarak Ahmet Adnan Saygun,  http://www.muziklopedi.org/?/Kitap/27, Necati Gedikli, 03.11.2009
 [5] Türk Halk Müziğinde Diziler ve isimlendirilmesi, http://www.turkuler.com/yazi/THMdediziler.asp, Doç. Sabri YENER, 21.10.2009
 [6] Türk Halk Müziğinde Diziler ve isimlendirilmesi, http://www.turkuler.com/yazi/THMdediziler.asp, Doç. Sabri YENER, 21.10.2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder