25 Nisan 2012 Çarşamba


Sanatçı Olmak

Sanat dünya tarihi kadar eski bir yapı taşıdır. Her dönem farklı biçimlere bürünmüş sanat ve sanatçı kavramı. Gotik dönemde heykeller; heykeli yapılan kişilere ne kadar çok benziyorsa o kadar iyi sanat eseridir. Barok dönemde bir nevi sipariş üstüne sanat yapılmış. Tabi burada Barok Dönem bestecilerini küçümsememek gerekir. O şartlar altında bile kendi duygularını yansıtan sanat eserleri çıkartmışlar, yoksa müziğin üç B’ sinden Bach’ laf söylemek haddim de değil ancak dönem itibari ile saray müziği yapıldığı ve soyluların isteklerine göre besteler yapıldığı için bu kavramı kullandım. Soylular için müzik ve bir enstrüman çalmak hobidir, bestecilerden çaldıkları enstrümanlar ile ilgili beste isterler doğal olarak bestecilerde soyluların çalma becerilerine yönelik olarak eser yazarlar. Kendileri için yazdıkları eserlerde oldukça fazladır. Klasik Dönemde, sanat ve sanatçı halka inmeye başlamış, Romantik Dönemde ise müzik artık halkın olmuştur.
Genel anlamı ile aykırı kişiler olmuştur sanatçılar, toplumun önünden giderek, halka yeni ufuklar göstermişlerdir. Bütününe bakıldığında ise halk tarafından saygı görmüşlerdir.
Günümüzde ise sanat ve sanatçı kavramı hayli ilginç bir şekle bürünmüştür. Ülkemizde her nedense herkese sanatçı diyebiliyoruz, çünkü sanat nedir, ne anlama gelir bilmiyoruz ya da farkında olmak işimize gelmiyor. Sanatçı kelimesinin sözlük anlamına bakarsanız üç aşağı beş yukarı hep aynı tanımı görürsünüz. Güzel sanatlarda her hangi bir alanda yeteneği olan kişi gibi birbirine yakın tanımlar çıkacaktır karşınıza. Bu tanımlara göre bende sanatçı oluyorum, hatta birçoğumuz aslında sanatçıymışız. Olayı biraz daha dramatik hale getirirsek “Ajdar” bu tanımlar doğrultusunda sanatçıdır. Kaldı ki Ajdar ile Serdar Ortaç ya da İsmail Yk arasında ne fark var? Fark şudur tanıtımı kaliteli yapılan ve yapılmayan. Ajdar’ ın söylediği Nane Nane şarkısını Serdar Ortaç ya da ona benzer kişiler söylese herkes dinliyor olacaktı çünkü tüm kanallarda ve radyolarda reklamı yapılacaktı.
Medya bize dinlettirmek istediği şarkıları o kadar sık önümüze getirir ki belirli bir süre sonunda hiç farkında olmadan o şarkıyı ezbere söylüyor oluruz.
Biz nedense sadece bize verilenlerle yetinmeyi yeterli olarak görüyoruz ve araştırmayı sevmiyoruz.
Şarkı söyleyen kişiye; şarkıcı, türkü söyleyen kişiye; türkücü, çok iyi enstrüman çalan kişiye, virtiöz, beste yapan kişiye, besteci denir. Tanımlar bu kadar basit ancak nedense medya ısrarla herkese sanatçı demekte direniyor.
Neden çok basit biz düşünmeyelim, onlar bizim yerimize düşünürler, böylelikle gelirleri düşmez, daha çok kazanmaya devam ederler.
Aslında öyle her beste yapan ve söyleyen kişiye sanatçı denmez. Sanatçı, topluma yol gösterici olmak zorundadır, eserlerinin kuşaklara aktarılması gerekir. Öyle iki albümle sanatçı olunmaz…
Yukarıda bahsettiğim, sipariş üstüne sanat tanımı aslında günümüz için çok daha uygundur. Çünkü Barok Dönemin bir ağırlığı vardır ve kendinden sonraki dönemlere ilham kaynağı olmuştur. Örnek vermek gerekirse, Rock müziğin çıkış noktasında bile Barok Dönem müziğini görebilirsiniz.
Bizden sonraki nesiller bugün sanatçı olarak adlandırdığımız kaç kişiyi hatırlayacak…
Sanat yapmak o kadar kolay iş değildir, öncelikle bir duruşunuz ve dünya görüşünüz olmalıdır ayrıca entelektüel birikime sahip olmanız gerekir ki bu da o kadar kolay iş değildir.
Sizce Erkan OĞUR, Orhan GENCEBAY, hatta birçoğumuzun nefret ettiği Fazıl Say’ mı sanatçı, yoksa İsmail Yk, Kenan Doğulu, Serdar Ortaç vb mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder