Sanatçı Olmak
Sanat dünya tarihi kadar eski bir
yapı taşıdır. Her dönem farklı biçimlere bürünmüş sanat ve sanatçı kavramı.
Gotik dönemde heykeller; heykeli yapılan kişilere ne kadar çok benziyorsa o
kadar iyi sanat eseridir. Barok dönemde bir nevi sipariş üstüne sanat yapılmış.
Tabi burada Barok Dönem bestecilerini küçümsememek gerekir. O şartlar altında
bile kendi duygularını yansıtan sanat eserleri çıkartmışlar, yoksa müziğin üç
B’ sinden Bach’ laf söylemek haddim de değil ancak dönem itibari ile saray
müziği yapıldığı ve soyluların isteklerine göre besteler yapıldığı için bu
kavramı kullandım. Soylular için müzik ve bir enstrüman çalmak hobidir,
bestecilerden çaldıkları enstrümanlar ile ilgili beste isterler doğal olarak
bestecilerde soyluların çalma becerilerine yönelik olarak eser yazarlar.
Kendileri için yazdıkları eserlerde oldukça fazladır. Klasik Dönemde, sanat ve
sanatçı halka inmeye başlamış, Romantik Dönemde ise müzik artık halkın
olmuştur.
Genel anlamı ile aykırı kişiler
olmuştur sanatçılar, toplumun önünden giderek, halka yeni ufuklar
göstermişlerdir. Bütününe bakıldığında ise halk tarafından saygı görmüşlerdir.
Günümüzde ise sanat ve sanatçı
kavramı hayli ilginç bir şekle bürünmüştür. Ülkemizde her nedense herkese
sanatçı diyebiliyoruz, çünkü sanat nedir, ne anlama gelir bilmiyoruz ya da
farkında olmak işimize gelmiyor. Sanatçı kelimesinin sözlük anlamına bakarsanız
üç aşağı beş yukarı hep aynı tanımı görürsünüz. Güzel sanatlarda her hangi bir
alanda yeteneği olan kişi gibi birbirine yakın tanımlar çıkacaktır karşınıza.
Bu tanımlara göre bende sanatçı oluyorum, hatta birçoğumuz aslında
sanatçıymışız. Olayı biraz daha dramatik hale getirirsek “Ajdar” bu tanımlar
doğrultusunda sanatçıdır. Kaldı ki Ajdar ile Serdar Ortaç ya da İsmail Yk
arasında ne fark var? Fark şudur tanıtımı kaliteli yapılan ve yapılmayan.
Ajdar’ ın söylediği Nane Nane şarkısını Serdar Ortaç ya da ona benzer kişiler
söylese herkes dinliyor olacaktı çünkü tüm kanallarda ve radyolarda reklamı
yapılacaktı.
Medya bize dinlettirmek istediği
şarkıları o kadar sık önümüze getirir ki belirli bir süre sonunda hiç farkında
olmadan o şarkıyı ezbere söylüyor oluruz.
Biz nedense sadece bize
verilenlerle yetinmeyi yeterli olarak görüyoruz ve araştırmayı sevmiyoruz.
Şarkı söyleyen kişiye; şarkıcı,
türkü söyleyen kişiye; türkücü, çok iyi enstrüman çalan kişiye, virtiöz, beste
yapan kişiye, besteci denir. Tanımlar bu kadar basit ancak nedense medya
ısrarla herkese sanatçı demekte direniyor.
Neden çok basit biz düşünmeyelim,
onlar bizim yerimize düşünürler, böylelikle gelirleri düşmez, daha çok
kazanmaya devam ederler.
Aslında öyle her beste yapan ve
söyleyen kişiye sanatçı denmez. Sanatçı, topluma yol gösterici olmak
zorundadır, eserlerinin kuşaklara aktarılması gerekir. Öyle iki albümle sanatçı
olunmaz…
Yukarıda bahsettiğim, sipariş
üstüne sanat tanımı aslında günümüz için çok daha uygundur. Çünkü Barok Dönemin
bir ağırlığı vardır ve kendinden sonraki dönemlere ilham kaynağı olmuştur.
Örnek vermek gerekirse, Rock müziğin çıkış noktasında bile Barok Dönem müziğini
görebilirsiniz.
Bizden sonraki nesiller bugün
sanatçı olarak adlandırdığımız kaç kişiyi hatırlayacak…
Sanat yapmak o kadar kolay iş
değildir, öncelikle bir duruşunuz ve dünya görüşünüz olmalıdır ayrıca
entelektüel birikime sahip olmanız gerekir ki bu da o kadar kolay iş değildir.
Sizce Erkan OĞUR, Orhan GENCEBAY,
hatta birçoğumuzun nefret ettiği Fazıl Say’ mı sanatçı, yoksa İsmail Yk, Kenan
Doğulu, Serdar Ortaç vb mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder